Bölüm 1 Mesih’in işi vicdanın tek huzur bulma yeri
Charles Henry Mackintosh


İlk olarak İsa Mesih’in işi vicdanımızın tek huzur bulma yeri olduğunu konusuna değinelim. Bu büyük konuyu değerlendirirken, iki şey dikkatimizi çekecektir: İlki, Mesih’in geçmişte bizim için yaptığıdır. İkincisi, bizim için şu anda yaptığıdır. İlki bağışlanmayla, ikincisi bizi savunmasıyla alakalıdır. Bizim için çarmıhta öldü. Bizim için tahtın üzerinde yaşıyor. Değerli bağışlayıcı ölümüyle günahkarın tüm ihtiyaçlarını karşıladı. Günahlarımızı taşıdı ve hepsini sonsuzluklar boyunca ortadan kaldırdı. O bizim günahlarımız için, O’nun ismine iman edenlerin hepsinin günahları için, sorumlu tutuldu. “Rab hepimizin günahını O’na yükledi” (Yeş.53). Ve yine başka bir yerde şu yazılıdır, “Nitekim Mesih de bizleri Tanrı’ya ulaştırmak amacıyla doğru kişi olarak doğru olmayanlar için günah sunusu olarak ilk ve son kez
öldü” (1Pe.3:18). Bu, huzursuz bir kişi için, büyük ve çok önemli bir gerçektir. Bu Hıristiyan pozisyonun temelinde bulunan bir gerçektir. Gerçekten ayık olan herhangi bir kişi, herhangi bir ruhsal açıdan aydınlanmış vicdanın, bu en değerli gerçeğin basit inançla elde edinildiğine dek, tanrısal olarak yerleşmiş barıştan zevk alması imkansızdır. Tanrısal otoriteye dayanarak, günahlarımın tümü Tanrı'nın huzurundan alınıp ortadan kaldırıldığını bilmeliyim. O'nun Kendisi, tahtının tüm isteklerini ve O'nun doğasının tüm özelliklerini tatmin edecek şekilde onları yok etmiştir. O, benim günahlarımı ortan kaldırarak, beni o günahlarıma hesap vermem için ebediyen cehenneme attacağından, Kendisini daha yüksek ve daha harika bir şekilde yüceltti.
Evet, bunu Tanrı’nın Kendisi yaptı. Bu işin özü ve önemidir. Tanrı günahlarımızı İsa’nın üzerine yükledi ve bunu bize, Tanrısal otoriteye dayanalım diye, yalan söylemeyen otoritede, sözünde bildiriyor. Tanrı bunu planladı, Tanrı bunu yaptı, Tanrı bunu söyledi. Başından sonuna kadar bu Tanrı’dandır. Bizde sadece küçük bir çocuk gibi güvenmemiz lazım. İsa, benim tüm günahlarımı çarmıhta kendi bedeninde yüklendiğini nasıl bilebilirim? Yüklenmek gereken günahlarım olduğunu anlatan aynı otoriteye dayanarak. Tanrı, muhteşem ve eşsiz sevgisiyle, bana, zavallı bir cehennemi hak eden günahkara, bu günah meselesinin tümünü bizzat Kendisi üstlendiğini ve hepsini ortadan kaldırdığını garantiler. Bunu Kendi ebediyen ismi uğruna, tüm evrende ve tüm yaratılışın önünde bol bir yücelik hasattı getirerek yaptı. Buna yaşayan bir imanla inanmak vicdanı sakinleştirmesi gerektirir. Eğer Tanrı benim günahlarımla alakalı tatmin edildiyse, benim de tatmin olmam gerekir.
Ben günahkar olduğumu, hatta günahkarların en kötüsü olduğumu, günahlarımın başımda bulunan saçlarımdan daha fazla olduğunu, gece gibi karanlık, evet cehennem kadar karanlık olduklarını biliyorum. Ben, bir tek günah bile, en küçüğü olsa da, sonsuz cehennem ateşi hak ettiğini biliyorum. Bunu da biliyorum, çünkü Tanrı’nın sözü bunu bana bildiriyor, tek bir günah lekesi bile asla O’nun kutsal huzurunda bulunamaz. Ve dolayısıyla, benimle alakalı hiç bir çıkış yolu yoktu, sonsuzluklar boyunca Tanrı’dan ayrı kalmam gerekecekti. Bütün bunları sonsuzluklar boyunca cennette yerleşmiş olan sözün açık ve tartışılmaz otoritesine dayanarak biliyorum. Ama çarmıh ne kadar derin bir sırdır! O günahlarımızı bağışlatan sevginin görkemli sırrıdır.
Tanrı’nın Kendisi tüm günahlarımı, o karanlık ve berbat günahlarımı, Kendi Tanrısal ölçüsüne göre tüm kötülüğüyle gördü ve ortadan kaldırdı. Tanrı tüm suçlarımı benim yerime geçen mübarek Kişinin başına bıraktığını ve O’nu onlardan sorumlu tuttuğunu görüyorum. Tanrı’nın, benim günahlarıma karşı olan adil gazabın dalgalarını, beni, canımı ve ruhumu, sonsuzluklar boyunca o kasvetli cehennem ateşinde yakması gereken olan gazabını, görüyorum. O dalgaların hepsi benim yerimde duran adamın üzerine geldiklerini görüyorum. O beni Tanrı’nın önünde temsil etti, O benden kaynaklanan her şeyi taşıdı.
Onunla, Kutsal Tanrı benimle davranması gerektirdiği gibi davrandı. Ben karalı adiliğin, kutsallığın, gerçeğin ve doğruluğun benim günahlarımla nasıl davrandığını ve hepsini açıkçıkça, sonsuzluklar boyunca yok ettiğini görüyorum. Hiçbir günah artık kalmadı! Bunların hepsi gerçekleşirken orada hiçbir göz yumma, hafifletme, ne kötüyü telâffuz etme ve ne de dikkatsizlik bir rol oynuyordu. Bu zaten mümkün değildi çünkü bizzat Tanrı’nın Kendisi bu sorunu üzerine aldı. Çünkü Tanrı’nın yüceliği, lekesiz kutsallığı, sonsuz görkemi ve Egemenliğinin yüce hakları söz konusuydu. Bunların hepsi öyle bir şekilde karşılanması gerekiyordu ki Tanrı tüm meleklerin, insanların ve cinlerin gözü önünde yüceltilecekti. O beni cehenneme yollayabilirdi, doğru ve haklı olarak günahlarımdan dolayı cehenneme yollayabilirdi. Ben zaten bundan başka birşey hak etmiyordum. Benim tüm ahlakı varlığım bunu en derin noktalarından hak etmişti ve hak etmesi gerekirdi. Bir tek günahkar düşünce için bile benim mazeret olarak söyleyecek sözüm yoktur. Ben şimdi başından sonuna kadar günahla lekeli, isyankar ve bilerek Tanrı’ya karşı gelen bir hayattan, bahis etmiyorum. Ama başkaları kendilerini savunmak isteyerek günahkar bir hayatın, bir kaç sene günah işlemenin, sonsuza kadar kükürtle yanan ateş gölünde eziyetle cezalandırılmasını haksızlık olarak görüyorlar. Onlar öyle düşünebilirler ama ben iyice biliyorum ve çekinmeden itiraf ederim ki, Kendisini bana çarmıhta tanıtan Tanrı’ya karşı işlenen bir tek günah için bile ben sonsuz cezayı, derin, karınlık ve sıkıntılı cehennem çukurunda tamamen hak ettim. Ben bir teoloji öğretmeni olarak bunları yazmıyorum. Bunu yapmış olsaydım, bu çok kolay bir iş olurdu. Ben o zaman Tanrı’nın sözünden itiraz edilemez delileri alıp sonsuz bir cezalandırma
gerçeğin var olduğunu kanıtlayabilirdim. Ama hayır, bunu yapmayacağım. Ben Tanrı tarafından günah çölünde eğitilmiş biri olarak yazıyorum ve bu çöl, ben bunu sakinlikle, bilinçli ve ciddiyetle açıklıyorum, Tanrı’ın ve Kuzu’nun varlığından sonsuzluklar boyunca dışlanmadan, ateş ve kükürtle yanan ateş gölünde ebedi azapta bulunmaktan başka birşey değildir ve bundan başka birşey olamaz. Ama bütün lütfun Tanrısına sonsuz yücelikler olsun. Bizi günahlarımızdan dolayı cehenneme yolluyacağına, Oğlunu bizi günahlarımızı bağışlatan kurban olarak yolladı. Ve muhteşem kefaret planının açıklamasıyla, biz Kutsal Tanrı’yı günahlarımızın sorununu çözmesiyle görebiliriz ve taşkın selin doluluğunu andıran sevgisini bizim yüreklerimize aktarma amacıyla, sevgili, ebedi, O’na eşit olan Oğlu’nu yargıladı. “Tanrı’yı biz sevmiş değildik, ama O bizi sevdi ve Oğlu’nu günahlarımızı bağışlatan kurban olarak dünyaya gönderdi.” (1.Yu4:10).
Şimdi bu inancın basitliğiyle kabul edildiğinde, vicdanımıza esenlik vermesi gerekir. Nasıl bir insan Tanrı günahlarıyla alakalı tatmin olduğuna inanması, ama yinede yüreğinde esenliğe sahip olmaması mümkündür? Tanrı bize, “günahlarınız ve haksızlıklarınızı artık anmayacağım” diyor ve biz nasıl vicdanımızın esenliği için bundan daha sağlam temel aramak isteriz? Tanrı bana tüm günahlarımın silindiğini, arkasından attığını, sonsuzluklar boyunca önünden uzaklaştırıldığını söylüyorsa, bende nasıl esenlik olmasın? Eğer O bana, günahlarımı çarmıhta taşıyan, sonra tacla, yücelikte, sağında otturtuğu Kişiyi gösteriyorsa, ben günahlarımla alakalı sorularımla tam bir rahatlığa kavuşmam gerekmez mi? Kesinlikle gerekir.
Bu soruyu soralım, İsa Mesih şu an Tanrı’nın tahtını doldurduğu yere ulaştı mi? Oraya sonsuza dek övülecek Tanrı Olarak mi kavuştu? Hayır, çünkü O her zaman Tanrıydı. Peki oraya Tanrı’nın ebediyen Oğlu Olarak mi kavuştu? Hayır. O zaten her zaman Baba’nın bağrında bulunan, O’nun ebediyen ve anlatılmaz zevki Olan Oğlu’dur. Lekesiz, kutsal, mükemmel ve doğası tamamen temiz, günahtan tamamen özgür olan Adam olarak mi oraya gelebilidi? Hayır, çünkü bu özeliklere ve zemine dayanarak, yemlik ve çarmıh arasındaki tüm zaman içerisinde Tanrı’nın sağında yer almak için talep edebilirdi. Peki nasıl oraya ulaştı? Sonsuza dek lütfun Tanrısına övgüler olsun! O ölümü aracılığıyla o muhteşem kurtarış işini başarıyla sonuçlandıran, bizim günahlarımızın tüm ağırlığına sorumlu tutulan, şimdi oturduğu tahtın adil kurallarını mükemmel bir şekilde yerine getiren Kişi olarak oraya ulaştı.
Bu huzursuz okuyucunun ele geçirmesi gerektiği büyük ve çok önemli noktadır. Bu gerçekler yüreği rahatlatır ve vicdana huzur verir. Bizim için çarmıhta asılan ve şimdi onur tacıyla giydirilmiş olan adamı iman aracılığıyla görüpte, aynı zamanda Tanrı ile barış içinde bulunmamak mümkün değildir. Bizim tüm günahlarımızı ve onlardan kaynaklanan yargıyı üzerine alan Rab
İsa Mesih, bizim tek bir günahımız bağışlanmamış olsaydı, kesinlikle şimdiki bulunduğu yerde olamazdı. Bizim günahlarımızı taşıyan Kişiyi yücelik tacı ile giydirilmiş olarak görmek, bizim tüm günahlarımızın sonsuza dek Tanrı’nın huzurundan gitmesini görmektir. Günahlarımız nerede? Hepsi tamamen silindi. Bunu nasıl bilebiliriz? Çünkü hepsini üzerine alan Kişi gökleri geçip, yüceliğin zirvesinde yer aldı. Sonsuz adalet, bizim kurtuluşumuzu yerine getiren, bizim günahlarımızı taşıyan Kişi’nin mübarek başına yücelik tacı giydirdi. Böylece günahlarımız tamamen sonsuza dek Tanrı’nın huzurundan yok edildiği kanıtlandı. Taç giymiş bir Mesih ve temizlenmiş bir vicdan ayrılmaz bir şekilde birbirine bağlıdır. Bu ne kadar güzel bir gerçektir! Fidyeyle ödenmiş tüm gücümüzle bu kurtarıcı sevgiyi ilahilerle övmemiz ne kadar yaraşır! Ama bu çok teselli edeci gerçeğin Kutsal Kitap’ta nasıl belirlendiğine bir bakalım. Romalılar 3’te şunu okuyabiliriz: “Ama şimdi Yasa’dan bağımsız olarak Tanrı’nın insanı nasıl aklayacağı açıklandı. Yasa ve peygamberler buna tanıklık ediyor. Tanrı insanları İsa Mesih’e olan imanlarıyla aklar. Bunu, iman eden herkes için yapar. Hiç ayrım yoktur. Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kaldı. İnsanlar İsa Mesih’te olan kurtuluşla, Tanrı’nın lütfuyla, karşılıksız olarak aklanırlar.Tanrı Mesih’i, kanıyla günahları bağışlatan ve imanla benimsenen kurban olarak sundu. Böylece adaletini gösterdi. Çünkü sabredip daha önce işlenmiş günahları cezasız bıraktı. Bunu, adil kalmak ve İsa’ya iman edeni aklamak için şimdiki zamanda kendi adaletini göstermek amacıyla yaptı.” Ve yine Romalılar 4’te, elçi, İbrahim’in imanı ona aklanma olarak sayıldığından bahis ettiğinde, şu sözleri ekliyor: “Aklanmış sayıldı” sözü, yalnız onun için değil, aklanmış sayılacak olan bizler
–Rabbimiz İsa’yı ölümden dirilten Tanrı’ya iman eden bizler– için de yazıldı. İsa suçlarımız için ölüme teslim edildi ve aklanmamız için diriltildi.” Bu bölümde Tanrı bizim günahlarımızı Taşıyan Kişi’yi ölülerden dirilten olarak yüreklerimize gösteriliyor. Bunu neden yaptı? Çünkü bizim günahlarımız için verilen Kişi O’nu günahlarımızla ilgili mükemmel şekilde yücelti ve onları tamamen ortadan kaldırdı. Tanrı Oğlu’nu sadece dünya‘ya göndermedi, daha fazlasını yaptı, O’nu bizim günahlarımız için ezdi ve ölülerden diriltti. Bunları günahlarımızın tümü O’nu en büyük şekilde ve sonsuza dek yüceltterrek gittiğini bilmemiz ve inanmamız için yaptı. O’nun ismine sonsuz ve evrensel onur verilsin! Ama bu büyük ve temel gerçeğe daha fazla tanıklık eden ayetler var. İbraniler Mektubunda bunun gibi yüreklerimizi coşkulandıran sözler okuyabiliriz: “Tanrı eski zamanlarda peygamberler aracılığıyla birçok kez çeşitli yollardan atalarımıza seslendi. Bu son çağda da her şeye mirasçı kıldığı ve aracılığıyla evreni yarattığı kendi Oğlu’yla bize seslenmiştir. Oğul, Tanrı yüceliğinin parıltısı, O’nun varlığının öz görünümüdür. Güçlü sözüyle her şeyi devam ettirir. Günahlardan arınmayı sağladıktan sonra, yücelerde ulu Tanrı’nın sağında oturdu” (İbraniler1:3). Rabbimiz İsa Mesih, mübarek olsun ismi, Kendini kurban olarak çarmıhta vererek bizi günahlarımızdan
temizlememiş olsaydı, Tanrı’nın tahtında oturamazdı. Bu nedenle ölülerden diriltilmiş ve Tanrı’nın sağında oturmuş Mesih, günahlarımızın tümü gittiğinin görkemli kanıtıdır. O günahlardan tek bir tanesi bile silinmemiş olsaydı, O orada olamazdı. Tanrı bizim günahlarımızın tüm ağırlığını üzerine yüklediği bu aynı Adamı ölülerden diriltti. Böylece her şey hal oldu, sonsuza dek ve tanrısal şekilde hal oldu. Nasıl İsa’da en ufak bir günah bile bulunamazsa, aynı şekilde İsa’da olan en zayıf imanlı da bile en ufak bir günahın bulunması imkansızdır. Bunu söylemek çok harikadır, ama bu Tanrı’nın sağlam gerçeğidir ve Kutsal Yazılar’ın bir çok yerinde bulunabilir. Buna iman eden yüreğinde dünyanın veremeceği ve alamacağı derin bir huzur bulur.
« Previous chapter | Next chapter » |